16:55 /
Erzurum’da ucuz et kuyruğu
17:48 /
107 saat sonra gelen mucize!
26 Aralık 2021 Pazar
News
Masamın üzerindeki kitaplar biriktikçe birikti…
Sağolsunlar, hepsi de yazarlarından imzalı…
İçlerinde hele üçü var ki okumak için can atıyorum:
“Güzel Gezgin’in Anıları…” Erdal Güzel’in seyahat anılarından oluşan güzel bir çalışma… Yüz sayfa kadar okudum, ama kitap, tuğla kalınlığında olunca ha dediğin zaman okuyup bitiremiyorsun.
(Hangi ara eczacılık ve hangi ara ERVAK başkanlığı yaptı anlayamadım, zira mübarek dünyanın uzağı yakını koymamış dört bir tarafını gezmiş. Ama iyi ki de gezmiş; yoksa Erdal Güzel nasıl olunurdu)
Gelelim diğer kitaplara…
Kitapların isimlerini yazmadan önce izninizle bu kitapların müellifinden bahsetmek isterim.
Yılmaz Kuşkay…
Rahmetli Ali Sırrı amcanın oğlu; Erdal, Soner ve Yener’in ağabeyleri…
ETSO eski başkanı, ODTÜ mezunu makine mühendisi…
İyi derecede İngilizce, Almanca ve Rusça bilir…
Lakin feleğin tosladığı isimlerden…
Buna rağmen…
Hakiki anlamda beynelmilel bir entelektüel, ciddi manada bir Erzurum sevdalısı…
Oldu ya Allah korusun, bir gün geldi bu şehrin hafızası silindi. Eğer Yılmaz Kuşkay ve Fevzi Budak hayattaysa korkmayın, onlar size bu şehri gün be gün anlatırlar.
Rahmetli anam derdi ki, “Gün oldu ki düştük arka, ya kuzgun yer ya da karga.”
Düşmez kalkmaz bir tek Allah’tır…
Yılmaz ağabeyi anka kuşu gibi kendi küllerinden hep yeniden doğuyor.
Oturup “ben yandım, bittim” demek yerine, tam tersini yapıyor; dimdik ayağa kalkıp yazıyor, çiziyor, konuşuyor ve üretiyor.
İşte eserleri:
“Kafkasya’da Rusya Yayılmacılığı ve 1801’den Günümüze Türk-Gürcü İlişkileri”
Ayrıca…
“Erzurum’da İngiliz Konsolosu Evertt’e Ermeni Suikastı”
Her ikisi de birbirinden iddialı kitaplar…
Yılmaz Kuşkay, tanıdığım en iyi arşivcilerden biridir, aynı zamanda irfan ve izan sahibi ehli kitap sahibi biridir.
Belgesiz ve fotoğrafsız konuşmaz.
Yılmaz ağabeyi lütfedip her kitabını da imzalayarak bana hediye etti.
Ben de okumak için sabırsızlanıyorum.
Dilim döndükçe söyledim söylemeye de devam edeceğim:
Erzurum ağaç kovuğundan çıkmış bir şehir değildir.
Bizim arka planımız ve asırlara dayalı tarihimiz var.
İyi ki de bu şehrin bir Yılmaz Kuşkay’ı var…
News
Yazıya geçmeden evvel, cümle okurlarımızın ve dostlarımızın mübarek bayramlarını canı gönülden tebrik eder, sağlıklı, huzurlu ve Koronasız nice günler dilerim…
Bazen yola çıkmış olmak, menzile varmaktan daha anlamlıdır.
Erzurumspor 1968 yılında çıktığı yolda hep var oldu; bazen menzile vardı, bazen “galiptir bu yolda mağlup olan”lar arasına katıldı.
Tıpkı şimdi olduğu gibi…
Onuruyla mücadele etti.
Fakat muvaffak olamadı işte…
Yarım asrı aşan mazisi ile Erzurumspor, gah bu şehrin kanadı kırık bir güvercini bazen de çift başlı kartalı oldu.
Gün geldi mahzun gönüllerimiz O’nunla şad oldu.
Gün geldi O’nun kederi ile efkarlandık…
Çünkü O biziz, biz de O…
Biliyoruz ki başarının sahibi çok, başarısızlığın da faili olmaz.
Bu sebeple Erzurumspor için ne kadar elini hatta gövdesini taşın altına koymuş kimse varsa bugün tekmili birden “kötü” ilan edilip infaza yollandı!
Dünden beri takip ediyorum, bilen de bilmeyen de sallayıp duruyor!
Bir güne bir gün bu değirmenin suyu nereden geliyor diye sormayanlar, puslu havayı kollayan kurt gibi değirmencinin kafasını gözünü yarıyor!
Hele hele de kimseyi bulamazsa kendi kendine bile muhalefet eden o iflah olmaz müzmin müştekiler var ki, artık eteklerinde ne kadar taş varsa önüne çıkana boca ediyor!
Nasılsa istedikleri gibi esip savurdukları bir sosyal arenaları var!
Elbette insafı elden bırakmayanlar da ziyadesiyle mevcut…
Düşenin elinden tutup kaldıran azdır.
Bursa’da oynanan maçta Erzurumspor penaltı vuruşlarıyla Süper Lig’e çıktığında, sahanın içinde neredeyse bir tek takımı o başarıya ulaştıran insanlar yoktu.
Öyle ki o güne kadar takımın bir maçını dahi izlemek için stada gitmeyen birçok kişi, sanki başarının mimarıymış gibi saatlerce şov yapmıştı.
Bakın onlar şimdi meydanda değiller, ama bu takımı düştüğü yerden kaldıran yiğitler başları dik lakin derin bir üzüntü içinde yine takımlarının yanındalar.
Eleştiri tabii ki elzemdir ve aynı zamanda inşa edicidir.
Bu sebeple etraflıca bir değerlendirme yapmak zorundayız.
Misal bazı hakemlerin akıl almaz kararları yüzünden kaç puanımız gitti?
Misal kimi ruhsuz ve şuursuz futbolculardan kaynaklanan kötü oyundan ötürü kaç maç yenildik?
Misal, teknik kadronun yanlış taktiği nedeniyle takım kötü oynadı, bu yüzden kaç maçtan puansız döndük.
Misal yönetim inişe geçen gidişatı önceden görüp tedbir alsaydı, bugün ki neticeden kurtulmuş olur muyduk?
Erzurumspor düştü ya, artık yol gösterenden çok yolda pusu kuranlar için de gün doğdu!
Görüyoruz işte…
Kimileri o bildik teraneyi tekrarlayarak, “zaten bu şehirden de bu takımdan da bir halt olmaz” körlüğünde…
Kimileri de “gün bugündür” fırsatçılığı ile artık kime hıncı ve öfkesi varsa, eline aldığı baltayı savurup duruyor!
Eskiler, “at tökezledi diye boynu vurulmaz” demiş…
Buradan hareketle yeniden birlik ve beraberlik içinde olup, bugün kanatları kırılmış olan güvercinimize kucak açıp sinemize basmalıyız.
Daha önce Süper Lig’e çıkmayı beceren bu takım, kimsenin kuşkusu olmasın ki yeniden çıkabilir.
Yakıp yıkmak yerine gelin birlikte yaralarımızı saralım…
Görün bakın bu sefer de yiğit düştüğü yerden kalkacaktır.
News
-Binlerce besicinin yaşama sevinci oldu…
-Bize, “Erzurum’un makus talihi değişmez” diye yutturanlar, haydi at gözlüklerinizi çıkarın da bakın. Bakın ve görün Erzurum’un talihi nasıl değişiyormuş!
-Ege ve Akdeniz başta olmak üzere, bir çok bölgede 40 yıl önce hayata geçirilen soğuk süt projesi Erzurum’da çok geç kalınmasına rağmen tahminlerin üstünde bir başarı elde etti.
-Erzurum ekonomisine can suyu olan Soğuk Süt Projesi, bir hayalin gerçeğe dönüşmesi ile birlikte daha emekle aşamasındayken bile yüzlerce besiciye ve şehir ekonomisine onlarca milyon kazandırmaya başladı.
-Günde 460 tank, 20 ton süt topluyor…
-Proje sayesinde fiks fiyat belirlendi ve projeye dahil olsun olmasın artık Erzurum besicisinin ürünü para etmeye başladı.
-Büyükbaş hayvan sayısı, 150 bin artarak 1 milyon hedefine hızla yaklaşıyor.
-“Süte Değer Kazandır” temalı proje sayesinde, litresi 80 kuruşa güç bela alıcı bulan köylünün sütü şimdi litresi 3 liradan havada kapışılıyor.
-Türkiye’deki toplam mera oranının tek başına yüzde 12’sine sahip olan Erzurum, Ticaret Borsası Başkanı Hakan Oral ve ekibinin, “kurduğun hayal kadar büyüksün” ilkesinden hareketle hayata geçirdiği Soğuk Süt Projesi vesilesiyle yeniden hayvancılık merkezi olma yolunda koşar adım ilerliyor.
Vali Memiş ve Başkan Sekmen, Borsa Başkanı Hakan Oral’ın bu projesini iki yıl önce incelediklerinde ağız birliği etmişçesine, “Bu maya tutar” demişlerdi. Ve tam da tahmin ettikleri oldu. Hakan Oral, devletten aldığı destekle bir olmazı olur kıldı.
İki yıl önce Ticaret Borsası’nın öncülüğünde başlayan ve başta Erzurum Valiliği, Erzurum Büyükşehir B:elediyesi olmak üzere, Erzurum Tarım Müdürlüğü, DAP ve KUDAKA’nın mali destek sağladığı Soğuk Süt Projesi, beklenenden daha büyük bir başarı elde etti. İki yıl gibi kısa bir zaman sonunda Erzurum genelinde hem besici sayısında hem de büyükbaş hayvan sayısında müthiş bir artış oldu.
Projenin ilk etabı merkeze bağlı toplam 33 köy bazında gerçekleşmiş ve günlük süt 300 tankla toplanmıştı. Projede çok net başarı elde edilince bu kez ikinci etaba geçildi. Bu sayede tank sayısı 300’den 460’a çıkarken proje kapsamında günlük toplanan süt miktarı da 20 tonu buldu. İkinci etap projeye Pasinler, Aşkale, Karaçoban, Horasan ve Çat dahil edildi. Amaç, projeyi 20 ilçenin tamamına yaymak.
SOĞUK SÜT PROJESİ’NİN BU AŞAMADA DAHİ ERZURUM EKONOMİSİNE KAZARDIRDIKLARI DÖNÜŞÜMÜN ÖNEMİNİ ANLATIYOR
İşte o tablo:
News
Türkiye’nin Koronayla imtihanı ağır geçiyor…
Tam kapanma ve artan aşı çalışmalarına rağmen ne yazık ki salgın frenlenemiyor.
Yeni tedbirler yolda. Bayram sonuna kadar kısıtlama artarak devam edecek…
Fakat kalıcı çözüm ne kısıtlamadan ne de cezadan geçiyor. Kalıcı çözüm, her vatandaşın sorumluluk bilinciyle hareket etmesinde…
Uzmanların bu uyarısına herkes kulak versin:
“Ülkemizde 3 milyon insan, belirti taşımadığı halde Korona hastası ve virüs bulaştırıcısı!”
Herkese çok hızlı bir şekilde test yapılabilse, mümkün ki virüs taşıdığı ama hasta olmadığı için aramızda dolaşan milyonlarca insan kontrol altına alınabilir.
Hiç kuşku yok ki Korona, tüm insanlığın başına musallat olmuş küresel bir bela ve öldürücü bir yumruk!
Görüyoruz işte en gelişmiş ülkesinden tutunuz da en geri kalmış ülkesine kadar, yeryüzünün dört bir yanında insanlığı tut gibi sallayan Korona, frene basmadan yeni yeni varyantlarıyla ecel olup kol geziyor.
Maske…
Mesafe…
Temizlik…
Ve elbette olmazsa olmaz aşı…
Lakin bu tedbirlerin tekmili birden olsa da korunma ihtimali yine de yüzde yüz değil.
Hiç uzağa gitmeden kendimden örnek vereyim.
Aşı olmadım, daha doğrusu aşı için gün almış bekliyordum.
Ramazana bir gün kala gazetede ellerime kolonya döküp burnuma çektim. Anında bir gariplik olduğunu hissettim; çünkü nezle ya da grip olmadığım halde, üstelik çok da güçlü olan o kolonyanın kokusunu alamıyordum.
Ne ağrım sızım vardı ne de ateşim…
Halsiz de değildim, terlemiyordum da üstelik…
Bu durumdan şüphelendim, hiç vakit kaybetmeden hemen hastaneye koştum ve test verdim. Aynı güm üç dört saat sonra ilgililer telefonla arayıp, testimin pozitif çıktığını bildirdiler.
Sonrası malum…
Aynı gün iki görevli eve gelip iki kutu ilaç verdi ve hem benim hem de evdeki eşim ve kızımın nasıl bir yol izleyeceğimizi anlattılar.
Sonrasında da işin peşini bırakmadılar.
Her gün hem Erzurum Sağlık Müdürlüğü’nün ilgili biriminden hem de aile hekimimiz Kemal bey tarafından düzenli olarak aranıp sağlık durumumuza dair bilgi edinildi.
Ayrıca polis de takip ediyordu.
12 gün içerisinde üç defa da polis tarafından aranıp evde tecritte olup olmadığımız teyit edildi.
Zannetmiyorum ki dünyada başka bir yerde ülkemizde olduğu çapta bir takip ve titizlik olsun…
Milyonlarca insan gibi ben de Korona’nın kestiği faturaya “eyvallah” demek zorunda kaldım; istersen itiraz et neye yarayacaksa…
Bereket versin ki bu illet, benden de sıçrayıp eşim ya da kızıma bulaşmadı; onlar süreci kazasız belasız atlattılar.
Bu vesileyle öğreniyorum ki Türkiye’de, tıpkı bende olduğu gibi Korona’ya dair (koku alma kaybı hariç) hiçbir emare taşımayan ama test verdiğinde pozitif vaka çıkacak yaklaşık üç milyon insan varmış.
Sen hasta değilsin, lakin virüsü taşıyorsun ve de bilmeden de olsa başkalarına bulaştırıyorsun.
Eğer ben şuurlu olmayıp, nasılsa bir rahatsızlığım yok diyerek, hastaneye gitmeseydim, kim bilir o süreçte kaç kişi ya da kaç yüz kişiye bu illeti bulaştırmış olacaktım.
Bu sebeple keşke yerli yersiz herkese test yapılabilse…
Yani illa da bir belirti olması beklenmeksizin…
( Bazı kişilerde koku ve tat alamama çok uzun sürebiliyor; bende yalnızca üç gün koku alamama sorunu oldu.)
Malum, son günlerde test sayısı çoğaldıkça vaka sayı da artıyor.
Ve ne yazık ki yitip giden canlarımız da…
İşte tam da söylemek istediğim bu…
Uzmanlar diyor ki, ülkemizde üç milyon civarında insanımız, rahatsız olmadığı halde Korona hastası ve potansiyel virüs bulaştırıcısı…
Besbelli ki bu illet, öyle ya da böyle günün sonunda herkese bir şekilde sirayet edecek.
Kimimiz bedelini canımızla, kimimiz ağır bir hastalık süreci ile kimimiz de hafif atlatıyoruz.
Maske, mesafe, temizlik…
Bir de aşı, en önemlisi hem de…
Kimse hikaye anlatmasın, bunun dışında şimdilik yapılacak başkaca bir şey de yok…
News
Acun Ilıcalı’nın Erzurum’a verdiği maddi manevi destek asla yadsınamaz.
Özellikle de Erzurumspor için yaptıkları zaten başlı başına takdire şayandır.
Misal; dün gece yine TV 8’de saatler boyu süren ve bizzat sunuculuğunu kendisinin yaptığı Erzurumspor dayanışma gecesinde, Acun Ilıcalı bir kez daha nasıl bir memleket evladı olduğunu ve Erzurum’a ne denli kıymet verdiği gösterdi.
Nitekim iş insanı Fatih Melek’le ortaklaşa bir de Erzurum’a terlik fabrikası kurduğunu öğrendik.
Bunun için de kıymetli hemşerimize hassaten müteşekkiriz…
Nasıl ki bu şehirde fabrika bacaları da tütsün diye, yıllardır canla başla çalışıp duran ve bu uğurda somut neticeler elde eden Vali Okay Memiş ve Büyükşehir Belediye Başkanı Mehmet Sekmen Erzurum için bir şans ise…
Acun Ilıcalı, Ömer Düzgün ve daha nice değerli hemşerimiz de aynı biçimde bizim için şanstır.
Dolayısıyla Erzurumlular olarak bu değerli hemşerimize ve hemşerilerimize canı gönülden teşekkür ediyoruz.
İyi ki böylesi yürekli insanlarımız var ve iyi ki Erzurum’da hala iyi atlarına binip gitmemiş iyi insanlar var.
TV8’deki program gece ikiye kadar sürdü, milyonlara insan gibi ben de dikkatle izledim.
İçerisinde bulunduğumuz ekonomik sıkıntılara rağmen, gerek Erzurum’da yaşayan gerekse yurdun dört bir yanında olan Erzurumlular ve de Erzurumlu olmayan, ama Erzurum’a muhabbet duyan yüzlerce kişi Erzurumspor’a yardım için seferber oldu.
Gurur duymamak mümkün mü?
Her şey çok güzeldi.
Alın size işte…
Erzurumspor Başkanı Ömer Düzgün…
Sevgili Ömer, program boyunca öyle bir duruş sergiledi ve öyle kaliteli konuştu ki, dosta düşmana düzgün bir dadaşın nasıl olduğunu gösterdi.
Sadece Ömer mi?
Telefona bağlanan ve stüdyoda bulunan herkes de süzme bal gibiydi.
Değerli İskender hoca, telefonla bağlanıp, adeta bir öğretmen adabıyla Erzurumlunun vakarını ve şiarını kanıtladı.
Bağış miktarını söylerken bile acele ettiğinden 750 bin lirayı 750 milyon lira dedi.
Ben inanıyorum ki, İskender hocanın o çapta parası olduğunda 750 milyon lira da bağışlar.
Diğer bağışçılar da son derece mütevaziydi…
Kimse, hazır mikrofonu ele geçirdim, esip gürleyeyim etmedi.
Basın sözcüsü Ahmet kardeşim de bir spor insanının nasıl olması gerektiğini o sade ama bilgi yüklü konuşmasıyla ispatladı.
Keza hocamız Yılmaz Vural…
Yılmaz hocayı niye bütün Türkiye’de herkes istisnasız çok seviyor, dün gece gözlerimle tanık oldum.
Tam bir beyefendi ve spor üstadı…
Toplam rakamı elbette kulüp yetkilileri açıklar, ancak görünen oydu ki, dün gece Erzurumspor için on milyonun üstünde bir yardım elde edildi.
Malum, kulüplerin giderleri karşısında belki bu rakam sadra şifa olmayabilir. Lakin şu sıkışık zamanda da Allah bereket versin denilecek bir miktardır.
Zaten sevgili Ömer de her fırsatta şükranlarını sundu.
Emeği geçen herkese bir kez daha teşekkür ederken, bu vesileyle de mübarek ramazanın şehrimize, ülkemize, Türk İslam dünyasına ve bütün insanlığa hayır, huzur, sağlık ve bereket getirmesini Allah’tan niyaz ediyorum.
