24 Şubat 2023 Cuma
18.yüzyılın sonunda Erzurum köylerinden birinde doğduğu, gerek halk inanışları gerek kendi şiirlerindeki anışlardan belli olan Emrah’ın 1855-1860 arasında, son yıllarını geçirdiği Niksar’da öldüğü kabul edilir. Daha açık bilgi -her zamanki gibi- yoktur.
Eserlerindeki öğelerden ve Divan şiiri yolundaki emeğinden anlaşıldığı gibi, hem yeterince öğrenim görmüş, hem tasavvuf yoluna yönelmiştir. Şiirlerinde geçen yer adlarının tekrarından Trabzon, Sivas, Kastamonu, Konya, Niğde illerini dolaştığı, çeşitli yerlerde kısa süreli serüvenler yaşadığı bellidir. Kendisine ilgi duyan ve koruyup esirgeyen edebiyat meraklısı kişilere konuk olarak bir kaç şehirde yerleşip yaşadığı, ev bark kurduğu da söylenmektedir.
Emrahoğulları adıyla anılan ailelerin birbirinden uzak yerlerde yaşamakta oluşları, bir çok yerde adına bağlı mezarların bulunuşu, şiirlerinin dilden dile geçerek yayılış genişliği kazanışı, aruzla yazdıklarının basılışı, asıl mezar taşının Niksar’da bulunuşuna kadar onun ününün yaygınlığını gösteren işaretlerdir. Bu açıdan 19. yy’ın Dertli ve Seyrani gibi adı herkesçe bilinen bir kaç sanatçısından biridir.
Divan şiiri yolunda yazdıları zayıf kopyalar olmaktan öteye gitmez. Ama Doğu Anandolu’lu bir saz şairi olarak hece vezniyle söylediği iki yüze yakın şiirin derlenmiş hali, kendisini 19. yy’ın önemli âşıklarından biri saymamızı gerektirir. Çağdaşlarından Tokatlı Nuri (Öl.1882) üzerinde belli etkileri vardır.
Hayatının, değişik geziler, yerleşmeler, evlenmeler ve serüvenlerle dolu oluşu, Orta ve Doğu Anadolu’daki ününü arttırmış olmalıdır. İlgi çeken kişiliği ile eserine değer kazandırmış, şiirlerinin yayılıp bilinmesini sağlanmış gibidir. 19. yy’daki âşık fasıllarında eserleri en çok okunan sanatçılardan biri olan Emrah, klasik edebiyat bilgisiyle üstünlük kazanarak etki sağlamış, iki yanlı çalışkanlığıyla geniş alanlarda duyulmuştur. Tasavvufi şiirleri belli bir değer düzeyinin üstünde değildir. Asıl ilginç yanı, saz şiiri geleneği yolundaki içten ve etkili aşk, gurbet şiirleridir. Şiirlerinin bir kısmı Ercişli Emrah’ın (17.yy) Selvi Han’la ilişkili halk hikayesine de eklenmektedir. Ercişli’nin bazı şiirleri de Erzurumlu Emrah’a mal edilmiş olabilir.
Eserleri
Divân-ı Emrah (1312/1916) XIX. Asır Saz şairlerinden Erzurumlu Emrah (Köprülü Mehmet Fuat, 1929)
Âşık Emrah, Hayat ve Şiirleri (Murat Uraz, 1943)
Erzurumlu Hayatı ve Şiirleri (Eflâtun Cem Güney-Çetin Güney, 1958)
SABAHTAN UĞRADIM (YOK YOK )
Sabahtan uğradım ben bir güzele
Dedim mahmur musun söyledi yok yok
Ak ellerin boğum boğum kınalı
Dedim bayram mıdır söyledi yok yok
Dedim inci nedir dedi dişimdir
Dedim kalem nedir dedi kasımdır
Dedim on beş nedir dedi yaşımdır
Dedim daha var mı söyledi yok yok
Dedim Erzurum nen dedi ilimdir
Dedim gider misin dedi yolumdur
Dedim Emrah nendir dedi kulumdur
Dedim satar mısın söyledi yok yok
Erzurumlu Emrah
LEYLA LEYLA
Dinliyelim dağ başında figanı
Görelim ne söyler şu Leyla Leyla
İkimiz de oturalım diz dize
Biz de hu çekelim hu Leyla Leyla
Bela çakmağını üstüme çaktın
Beni bir unulmaz derde bıraktın
Vücudum şehrini odlara yaktın
Yandım ateşine su Leyla Leyla
Mahabbet zencirin eyledin çengel
Yare varam derim koymuyor engel
Ölürsem sevdiğim üstüme sen gel
Çeşmin yaşı ile yu Leyla Leyla
Gurbetlere düştü Mecnun gulamın
Bari sen gelmezsen gönder selamın
Başımızda sevda dilde kelamın
Daim aklımızda bu Leyla Leyla
Emrah der ki başım üzre hümam ol
Hublar içre karış şirin kelam ol
Ben ölürsem cenazeme imam ol
Kıl kara zülfünle hu Leyla Leyla
Erzurumlu Emrah
BUGÜN BEN BİR GÜZEL GÖRDÜM
Bugün ben bir güzel gördüm
Bakar cennet sarayından
Kamaştı gözümün nuru
Onun hüsn-ü cemalinden
Salındı bahçeya girdi
Çiçekler selama durdu
Mor menekşe boyun eğdi
Gül kızardı hicabından
Bahçenin kapısın açtım
Sandım ki cennete düştüm
Sevdim coştum helallaştım
Buse aldım yanağından
Bahçenin kapısı daldır
Dalında öten bülbüldür
Emrah da bir edna kuldur
Bağışla geç günahından
Erzurumlu Emrah
Şİ̇MDENGERÜ NAZLI YARE KÜSKÜNÜM
Şimdengerü nazlı yare küskünüm
Yıktı hatırımı barışmam gayrı
Alem gelip bana rica ederse
Çevirdim yüzümü görüşmem gayrı
Güzel keklik gibi kafeste olsa
Altın vezni ile cevahir tartsa
Yarim mahşer günü şefaat etse
Giderim mahşere görüşmem gayrı
Bu yıl da Emrahi yarsız kışlasın
Varır isem o yar beni taşlasın
Şimdengerü bildiğini işlesin
Hiç bir umuruna karışmam gayrı
Erzurumlu Emrah
ÇAĞRIŞIR BÜLBÜLLER GELMİYOR BAĞBAN
Çağrışır bülbüller gelmiyor bağban
Hoyrat dost bağından gül aldı gitti
Yüz bin mihnet çektim bir bağ bezettim
Yari ben besledim el aldı gitti
Nice mihnet çektim bin daha gerek
Hayli ômür ister bir daha görek
Nazlı yarim aldı o kanlı felek
Aktı gözüm yaşı sel oldu gitti.
Nazlı yardan kem haberler geliyor
Dostlarım ağlıyor düşmanlar gülüyor
Dediler ki sefil Emrah ölüyor
Kimi kazma kürek bel aldı gitti
Erzurumlu Emrah
EL ALDI GİTTİ
Çağrışır bülbüller gelmiyor bağban
Hoyrat dost bağından gül aldı gitti..
Yüz bin mihnet çektim bir bağ bezettim
Yari ben besledim el aldı gitti..
Nice mihnet çektim bin daha gerek
Hayli ômür ister bir daha görek
Nazlı yarim aldı o kanlı felek
Aktı gözüm yaşı sel oldu gitti..
Nazlı yardan kem haberler geliyor
Dostlarım ağlıyor düşmanlar gülüyor
Dediler ki sefil Emrah ölüyor
Kimi kazma kürek bel aldı gitti..
Erzurumlu Emrah
KOŞMA 2
Hiyleye yüz tuttu asırda insan,
Mürüvvet, merhamet, hürmet kalmadı.
Fısk bir âlûde oldu âbidân,
Cihânda bir temiz tıynet kalmadı.
Herkes mâil oldu süse, ziynete,
Erenler çekildi künc-i vahdete,
Bir ehli gelmiyor sadr-ı devlete,
Feyz alacak sâhib-himmet kalmadı.
Bu pendim uşşâka olsun yâdigâr,
Dâim fitne, fesâd oldu âşikâr.
Cümlemiz hıfz etsün, Ol Perverdigâr,
Pâk-i dâmen ehl-i iffet kalmadı.
Gafletle geçirme ömrünü Emrah,
Kime arz edersin hâlini Emrah,
Hâle tebdil eyle kâlini Emrah,
Seni gûş edecek şefkat kalmadı.
Erzurumlu Emrah
EL ÇEK TABİB EL ÇEK YARAM ÜSTÜNDEN
El çek tabib el çek yaram üstünden
Sen benim derdime deva bilmezsin
Sen nasıl tabibsin yoktur ilacın
Yaram yürektedir sarabilmezsin
Sana derim sana ey kalbi hayın
Kimseler çekmesin feleğin yayın
Yıkıp harab ettin gönül sarayın
Alıp bir taşını koyabilmezsin
Emrah’ım dinledin benim sözlerim
Muhabettin can evimde gizlerim
Ne duruyon ağlasana gözlerim
Bir daha yarini görebilmezsin
Erzurumlu Emrah
DEDİM DİLBER DİDELERİN ISLANMIŞ
Dedim dilber didelerin ıslanmış
Dedi çok ağladım sel yarasıdır
Dedim dilber ak gerdanın dişlenmiş
Dedi zülfüm değdi tel yarasıdır
Dedim dilber sana yazılmış kanım
Dedi niçün böyle edesin sultanım
Dedim teşne vermiş ince miyanın
Dedi ben sarıldım kol yarasıdır
Dedim seni saran serini vermiş
Dedi beni saran murada ermiş
Dedim peri yanaklarının kızarmış
Dedi çiçek sokdum gül yarasıdır
Dedim dilber Emrah aklımı aldın
Dedi sevdiğine pişman mı oldun
Dedim dilber niçin sarardın soldun
Dedi hep çekdiğim dil yarasıdır
Erzurumlu Emrah
BİZİM SAHRALARIN BAŞI
Bizim sahraların başı
Duman duman pare şimdi
Sevişmesi ne hoş olur
Ayrılması yaman şimdi
Erisin dağların karı
Ben çekerim ahuzarı
Kadir mevlam gönder yari,
Gönül ister hemen şimdi
Benim yarim şimdi çıkar
Çıkıp da yollara bakar
Emrah’ı odlara yakar
Boyu selvi, revan şimdi
Erzurumlu Emrah
FİDAN
Sabahtan uğradım ben bir fidana
Dedim mahmur musun, dedi ki yok yok
Ak elleri boğum boğum kınalı
Dedim bayram mıdır, dedi ki yok yok
Dedim inci nedir, dedi dişimdir
Dedim kalem nedir, dedi kaşımdır
Dedim on beş nedir, dedi yaşımdır
Dedim daha var mı, dedi ki yok yok
Dedim Erzurum nen, dedi ilimdir
Dedim giderm misin, dedi yolumdur
Dedim Emrah nedir, dedi kulumdur
Dedim satar mısın, söyledi yok yok
Erzurumlu Emrah
BİLMEZ
Surette Mevla’ya aşık olanlar
Surette kakül-i Leyla’yı bilmez
Arayıp dünyada Hakk’ı bulanlar
Değil kim dünyayı ukbayı bilmez
Devlet-i dehr içre olanlar mesrur
Derunu harabdır birun ma’mur
Safi dil olmayan sofi-i mağrur
Çektiği gussa-i esmayı bilmez
Emrahi akıbet olursun fani
Tutalım ki oldun Yusuf’u sani
İsbat-ı Hak edüb nefsini tanı
Nefsini bilmeyen Mevla’yı bilmez
Erzurumlu Emrah
NE FERYAT EDERSİN DİVANE BÜLBÜL
Ne feryat edersin divane bülbül
Senin bu feryadın gülşene kalsın
Bu dünyada eremezsem murada
Huzur-u mahşere divana kalsın
Nesin meth edeyim bir kaşı kare
Sen açtın sineme onulmaz yare
Dünya tabib gelse derdime çare
Derdimin dermanı Lokman’a kalsın
Erzurumlu Emrah
BİR NAZENİN BANA GEL GEL EYLEDİ
Bir nazenin bana gel gel eyledi
Varmasam incinir varsam incinir
Beyaz gerdanından ince belinden
Sarmasam incinir sarsam incinir
Kaşına çekilmiş kudret kalemi
Görmemiş dünyada derd ü elemi
Her sabah her akşam verir selamı
Almasam incinir alsam incinir
Gene görünüyor yarin illeri
Başımızda esen sevda yelleri
Yarin bahçesinde gonca gülleri
Dermesem incinir dersem incinir
Nereden nereye sevmişim yari
Ateşi komuyor yakıyor beni
Aşık Emrah sever böyle bir canı
Sevmesem incinir sevsem incinir
Erzurumlu Emrah
GÜZEL SALLANARAK NERDEN GELİRSİN
Güzel sallanarak nerden gelirsin
İşin nedir maslahatın sevdiğim
Kaldır nikabını görem yüzünü
Balaban bakışlı gözün sevdiğim
Ay doğa da altın başın parlaya
Gün değe de top zülüfler terleye
Seni bastırmayım kuru yerlere
Gül döşeyim yollarına sevdiğim
Tan yıldızı gibi parladın çıktın
Gören aşıkların bağrını yaktın
Güzel turna mısın gölden mi kalktın
Al valasın yeşil başın sevdiğim
Benim yarim porsuk bağlar başını
İnci imiş sedef sandım dişini
El yanında baksam yıkar kaşını
Tenhalarda gülüşünü sevdiğim
Kıymetli ırak uzak dediler
Zülüfü gerdana tuzak dediler
Hay vah Emrah’a yazık dediler
Ağlama hey gözün yaşın sevdiğim
Erzurumlu Emrah