10 Ağustos 2022 Çarşamba
Herkese selamlar ve sevgiler arkadaşlar, benim adım Ebru, 27 yaşında, üniversite mezunu, üniversiteden mezun olduktan sonra bir sene kadar muhasebecilik yapmış, ardından da o iş çok sıkıcı geldiği için; partnerlik sektöründe hizmet vermeye başlamış birisiyim.
Aslında bir senedir bu işi yapıyorum, ancak oldukça memnunum ve neden bu kadar zaman bekledim, bir yılımı muhasebede harcadım diye düşünmeden edemiyorum. Üniversiteden sonra arkadaşım bana zaten bu işi tavsiye etmişti, ancak ben idealist bir birey olarak, okuduğum bölüm ile alakalı bir iş yapmak istedim. Bu yüzden de nattsumi onun teklifini geri çevirdim, ancak bir sene sonra muhasebeden o kadar bunaldım ki; hemen arkadaşımı arayıp, bu işe nasıl başlayabileceğimi sordum ve onun gösterdiği yol ile birlikte bu işe adım atmış oldum.
İşte o günden bu yana hayatım çok daha renkli ve heyecan verici bir şekle girmeye başladı. Bu işe başladığımdan beri yeni yeni yüzler tanıdım ve birlikte çok eğlenceli bir şekilde vakit geçirdiğim insanlar oldu. Zaten uzun süreli dostluklar kurduğum ve hala telefonda veya yüz yüze görüştüğüm kişiler de var. Sizde bunlardan bir tanesi olabilirsiniz. Ancak öncesinde bana kendinizi dosdoğru bir şekilde tanıtmanız, yalansız bir şekilde bana gelmeniz gerekmektedir. Size güvenmezsem; ne kadar para teklif ederseniz edin, yardımcı olmam ve partnerlik konusundaki ihtiyacınızı da hiçbir şekilde karşılamam.
Biraz sizlere kendimden bahsedeyim değerli arkadaşlar. Ben 1.66 boyunda, 55 kiloda, esmer tenli, siyah saçlı, kara kaşlı ve kara gözlü birisiyim. Benimle birlikte vakit geçirmek amiden isteyenlere her konuda yardımcı olacağım gibi, fiziksel özelliklerimle birlikte, sizin cinsel isteğinizi de tatmin edeceğimi bilin. Ancak tabii ki de bunun öncesine bana gereken güveni vermeniz ve beni kendinize inandırmanız gerekir.
Fiziksel özelliklerimin yanı sıra; boş vakitlerimde kitap okuyarak, müzik dinleyerek, dizi ya da film izleyerek zaman geçirmeyi seven bir yapım var. Birlikte güzel bir ev ortamında baş başa dizi ya da film izleyebilir, dizi ya da filmlerdeki cinsel sahneleri de kendimize bir ilham kaynağı alarak, onları uygulayabiliriz. Benimle birlikte fantezi ufkunuzu genişletmeniz de mümkün olacaktır, ancak bunun için her türlü fanteziye açık olmanız gerekmektedir. Zira ben onu yapamam, bunu yapamam derseniz; o halde birlikte çok eğlenceli şeyler de yapamayız ve monoton bir şekilde seks yaparız, bu da ne sizi, ne de beni mutlu etmez.
Ben her zaman fantezide fazlasını arayan ve sınırlı fantezilerle kendini kısıtlamayan ve karşımdaki insanın da bu doğrultuda olmasını isteyen bir bayan olarak hareket ediyorum. Sizin de bu şekilde olmanızı ve bana bu bilinçle gelmenizi isterim. Eğer bana karşı fantezi konusunda sınır tanımayan bir yapı ile gelirseniz; o zaman birlikte çok daha keyifli dakikalar yaşamamız da kaçınılmaz bir hal alacaktır.
Yukarıda belirtmiş olduğum fiziksel özelliklerimden etkilendiyseniz ngoimaurovi ve tam da benim gibi bir hatunla birlikte eğlenceli şeyler yapmak, dinamik bir seks yaşantısı sürmek istiyorsanız; o halde beni hemen telefon numaram üzerinden arayabilir ve benden uygun bir vakitte bir araya gelmemiz için randevu talebinde bulunabilirsiniz.
Ben randevu sistemi ile çalışan ve bu şekilde işimi profesyonelce gerçekleştiren birisiyim ve her şeyin yerli yerinde güzel olduğuna inanarak hareket etmekteyim. Dürüst, güvenilir, bakımlı bir şekilde karşıma çıkacağınıza söz veriyor, kendinize fantezi konusunda da güveniyorsanız; o halde hemen benimle görüşün ve yeni aşklara yelken açalım.
23 Temmuz-7 Ağustos 1919 ‘da yapılan Erzurum Kongresi’ne Vilayat-i Şarkiyye Kongresi de denir.
Erzurum Kongresi , manda ve himaye kabul etmeyerek onurlu bir hayatın yolunu açmıştı.
Erzurum Kongresi, milli iradenin bir kişiden başlayıp ulusal bir güç ve kararlılığa dönüşebileceğini dünyaya göstermiştir.
Bir Ulusun kaderini değiştiren ve birçok ilk’e sahne olan bu kongrenin asıl önemi, sivil toplum kuruluşlarının gerçek mahiyetini göstermesi ve iki sivil toplum kuruluşu tarafından organize edilmiş olmasıdır.
casino siteleri
Bu iki sivil toplum kuruluşu 2 Aralık 1918’de Erzurumlu Raif Hoca ve Süleyman Nazif tarafından kurulan, merkezi İstanbul’da bulunan Vilayat-i Şarkiyye Müdafaa-i Hukuk-ı Milliye Cemiyeti’nin Erzurum şubesi ve 12 şubat 1919’da merkezi Trabzon olarak kurulan Trabzon Muhafaza-i Hukuk Cemiyeti’dir.
Birkaç kişinin kurduğu iki sivil toplum kuruluşu ile doğuda başlayıp batıda Büyük Taarruz harekatı sonucu, Yunan işgali altında bulunan İzmir’in 9 Eylül 1922’de kurtarılması sürecini başlatması açısından da ayrı bir önem taşıyor.
Erzurum tarih boyu milli iradeye öncülük etmiş, ülke bütünlüğünün tehlikede olduğu dönemlerde hep kilit rol oynamıştır. Bu özveriyi gösterirken hükümetlerden hak ettiği desteği görmüş mü ? İşte bu tartışılır.
Şehrimizde faaliyet gösteren Sivil toplum kuruluşları ve tüzel kişiliğe sahip meslek odaları, kuruluş ve hizmet amaçlarından biri olan sosyal sorumluluk bilincinin oldukça dışındalar.
Şehrin gerçeklerinden haberdar olmayan bu kuruluşlar kendi dünyalarında yaşarken İzmir 9 Eylül Üniversitesi, web sitesinde yayınlanan bir bildiriyle Uzundere’de hiç de etik olmayan bir yöntemle tarihe not düşmüş bizimkilerin haberi bile yok .
Sormazlar mı? Kış turizmiyle özdeşleşen umudunu bu yönde diri tutma adına bir çok yatırıma imza atan Erzurum, kaya ve buz tırmanışı için ideal bir destinasyon alanı olan Uzundere’de bulunan iki şelaleye niye İzmir’in Yunan işgalinden kurtuluş tarihini isim olarak tescillettiniz. Şehrin yetkilileri bu talepten haberdar edildi mi? Kim kimin malını kime lütfediyor?
Tortum Şelalesi, Uzundere ilçe sınırları içerisinde ama Uzundereli dostlarımız adının Tortum şelalesi olmasından dolayı ara sıra serzenişte bulunuyorlar. Kendi aramızda bu tatlı kıskançlığı ,hassasiyeti gösteriyorken, Uzunderelilerin Cevizli mevkiinde bulunan iki şelalenin de adlarının DOKUZ ve EYLÜL olarak, belki de şu anda tescillendiğinden haberleri var mı?
İzmir 9 Eylül Üniversitesi şelale tırmanış etkinliğine bir kere sponsor olarak iki şelaleyi de kendi adına tescil ettirip koca şehri uyuttu. Diyeceksiniz ki tekerlek takıp koca dağı İzmir’e mi götürdüler.? Yok götürmediler.
Gidin İzmir de her hangi bir destinasyon alanına Erzurum’u çağrıştıran bir isim vermeye çalışın, bakalım neler oluyor.
Uzundereliler ,Uzundere Belediyesi ve kaymakamı ,Erzurum Büyükşehir Belediyesi ve Erzurum valiliği defalarca sponsor oldukları ve Uzundere –cevizli mevkiinde bulunan buz ve kaya tırmanışı yapılan iki şelaleye, Dokuz ve Eylül isimlerinin verildiğini biliyorlar mı?
Ve artık literatürde bu isimlerle anılacağından haberleri var mı?
Tabi şelalelere Dokuz ve Eylül isimlerinin verilmesi yabancı uyruklu misafir sporcuların fikri olmasa gerek. Bir kere daha gördük ki bu sahipsiz memleketin ekmeğinin tuzu yok.
Başını kuma gömmüş STK’lar ve kurumlar kendilerine sormuyorlar mı, Erzurum Kongresi’nin 102.yıl dönümü yaklaşırken bu kutlu mücadeleden iki şelaleye isim çıkmaz mıydı?…
Konuya “kimin işine yarıyor diye değil de saldırı nereden geliyor“ diye başlamak istedim.
Rusya’nın Ankara Büyükelçisi Andrey Karlov’un bir fotoğraf sergisinin açılış töreninde polis memuru Mevlüt Mert Altıntaş tarafından öldürülmesi kimin işine yarıyor ?
Rize Emniyet Müdürü Altuğ Verdi’nin makam odasında trafik polisi İsmail Hakkı Sarıcaoğlu tarafından şehit edilmesi kimin işine yarıyor.?
Bu iki olayı hatırlattım ,çünkü farklı zaman ve mekanlarda yapılmış bu eylemler arasında bir bağlantı kurulamamıştı. Her ne kadar Karlov cinayetinin kaynağı belli olsa da Altuğ Verdi cinayeti belirsizliğini koruyordu.!
Hatta Rize’de 500 kişiye yakın ifade alınmasına rağmen Altuğ cinayetinde FETÖ izine rastlanamadı. Soruşturmanın seyri, bir kaç ay sonra 155’e gelen bir ihbarla değişti. Soruşturmayı derinleştiren İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı ve İstanbul Emniyet Müdürlüğü, Sarıcaoğlu’nun FETÖ bağlantısını örgüt mensuplarınca sıkça kullanılan hat’lara ait kayıtların incelenmesiyle tespit etti.
Yaptıkları eylemler sonrasında haklarında yapılan incelemelerde bu iki cinayeti işleyenlerin topluma yansıyan ruh hallerine ,davranışlarına baktığımız zaman ,sergiledikleri sosyal ilişki ve sadelikleri ,yaptıkları eylemle ,kesinlikle örtüşmüyor.!
Birinin gece karanlıktan bile korktuğu söyleniyor diğeri mesleğinde yükselmek ,öğrenimine devam etmek istiyor. Böyle bir eyleme girişmelerini gerektirecek en ufak bir emare yok. Hayata sıkı sıkı bağlı görünüyorlar.
Gel gör ki sergiledikleri sadelikleri ,onların en büyük silahlarıymış. Tıpkı Sadi Şirazi’nin dediği gibi “Düşmanın en büyük silahı dostluğudur. “
İşi terörle ,suçla mücadele etmek olan, rızkını da bu çabası karşılığı kazanan bir askerin veya polisin bizzat cinayet işleyerek kaos ortamı yaratmak isteyenlere alet olmalarına ,anlam veremesek de elimizdeki gerçek bu.
Savaşın her zaman iki cephesi vardır, birisi sahada diğeri içeride.
İçerideki cephe çok acımasız yöntemlerle yürütülüyor. Düşmanla karşılıklı mevzilerde değil, aynı mevzide olduğunuzu bilmeden arkanızdan vuruluyorsunuz.
İşte iç cephelerden birisi de “Erzurum cumhuriyeti ” adlı sosyal medya hesabı.!
Bu hesapla ilişkili olarak partisine ve partililerine yönelik menfi yönde çaba harcadığı iddia edilen AK Parti Aziziye Belediye Başkanı Muhammed Cevdet ORHAN AK Parti’nin önemli üyesi iken kendisine bütün kapılar ardına kadar açıkken partisini ve ileri gelenlerini zor duruma sokacak eylemlerde bulunması tabi ki kabul edilebilir şey değil. Tıpkı yukarıda anlattığım iki polis memurunun eylemi gibi sergiledikleri halleriyle yaptıklarının örtüşmemesi ortak yönleri oldu.
Sayın başkanın da ,bu hesabı kullanmış yada yönetmiş olması ,konumu ve birikimiyle kesinlikle örtüşmüyor..! Çünkü kargaları güldürecek kadar basit ve hatalı yollardan saldırmış. Başkanın iddiası o ki en çok güvendiği personeli ,hem daireden hem de başkanın annesinin, yetmedi bir de başkanın kendi evindeki şahsi bilgisayarından da girerek zehrini kusmuş.!
İşte buna kargalar katıla katıla güler…
Bana , Muhammed Cevdet Orhan bu eylemi yapmış mıdır diye sorsalar ,neden olmasın ki derim. Yakalanırsa kamuoyunda kendisi için “bu kadar da aptal olamaz, kendisini ateşe atmış olamaz ” algısı yaratmak için seçilmiş bir yol olabilir.
Yani hedef şaşırtma…
Saldırıya maruz kalanlar buna ne der, bekleyip göreceğiz.
Şu anlık kamuoyuna parti iç disiplini gereği kol kırılır yen içinde kalır düşüncesiyle aklanmış olarak sunulması, ilk olgun tepkidir.
Usulünce görevden alınmaya kadar uzanan süreci bekliyorum. Yoksa bu durum Erzurum’da AK Parti için tuzun kokması olur.!
Buna benzer durumları gördükçe şöyle diyorum; neyiniz noksandı?
Adeta yediğiniz önünüzde yemediğiniz ardınızda. Erzurum tabiriyle “davununuz mu eksikti “
Örneğin Cumhurbaşkanı’nın yaveri, önü açık ne isterse emrinde ,bir başkası da paşa olmuş, Hava Kuvvetleri Komutanı olmuş bir ricasıyla Cumhurbaşkanına bile iş yaptıracak konumdayken nasıl bir fanteziye kapılıp, neden terörist eylemlerde bulunup cinayetler işler.
İşte bizim Erzurumlu” fuatavni ” de genç yaşta kavuştuğu makam ve serveti rüyasında görseydi “tövbe tövbe sırtım mı açık kaldı” diyecekken belli ki o da bazılarının fantezisine kapılmış.
Siz partinize ne kadar “dava ” diyerek sadık dost arasanız da, mesele ekmek kapma davası olduğu ve bir zamanlar Fetö’ye biattan geçen makam mevki kapma yarışının şimdi sizin davanızdan geçtiği herkesçe malum oldu.
Bu olayda güç kaybına uğramamak adına bir günah keçisi bulunabilir, olay kapatılıp ateşi içten içe yanarken dumanını da gizleyebilirsiniz.
Bu geminin dümeni sizde , aynı gemide yolcuyuz.
Lütfen dikkatli olunuz.
81 il ve ilçe teşkilatlarında benzer yapılanmaların olduğu kanaatindeyim.
Bir umut taciri tarafından aldatılıp soyulan insanların yaşadığı toplumun bir parçası olarak ,benim bu aldatılmadan payıma düşeni almayıp, bundan acı duymamam mümkün değil.
İletişim çağında yaşıyoruz,her an onlarca bilgi,fikir ve olayın bombardımanına maruz kalıyoruz.
Biz umursamasak da bilinç altı uyarımları sayesinde bilgi akış kanallarımız sürekli açık tutuluyor.
Bazı meslekler var ki sürekli bilgi akışına maruz kalır ve bu bilgi akışı sayesinde varlığını sürdürür.
İşte gazetecilik mesleği de buna en güzel örnektir. Gazeteciler yaşadıkları toplumda cereyan eden güzel olayları alır işler, adeta sarraf edasıyla kuyumcu vitrininde teşhir eder ,haberdar olmamızı sağlar haz ve gurur yaşatırlar.
Gazeteciler bazen de mahallede yangın var yada mahallemizde hırsız var diye bağırarak mahalleliyi uyanık olmaya diri tutmaya çalışır ,bir nevi önleyici tedbir ve erken uyarı sistemi gibi çalışır.
Kriminal verilere baktığımızda toplumda işlenen suçların çoğunun bilgisi ,ya suçu işleyenin dikkatsizliği, yada bir ihbar neticesinde ortaya çıkıyor.
İhbarların genelinde ise ihbar eden kimliğinin saklı olmasını arzu eder. Bu istekte de haklılık payı yok değil.
Hani bir olaya şahit olursunuz kolluk görevlilerine bilgi vermekten çekinirsiniz. Karakol ,ifade,mahkeme aylarca git -gellere maruz kalmak hele hele olayın bir tarafı olmakla karşı karşıya kalmayı göze almak insanı susmakla konuşmak arasında bırakıyor.
Ama vicdan sahibi insan rahat olamıyor.. Bildiğini bir kör kuyuya bağırmaktansa inandığı, güvendiği bir gazeteciye havale ederek hem kendisini susmaya iten bürokrasi yükünden hem de ,taraf olup sıkıntıya düşmekten kurtarır.
Artık gazeteci kamu vicdanı adına taraftır. Sizi yoran sıkıntılar onun mesaisi olmuştur. Sonuna kadar takip eder.!
Demeyi çok isterdim.
İşte bu aralar böyle olmuyor.
Birlik, grup yada kurum içerisinde suç teşkil edebilecek durumların yetkili makamlara duyurulması yada umursamazlığı konusu hep vardır.
Ama kurumlarda çalışan personelin, işlenen suçu bildirmemenin hukuki ve etik kurallar açısından kendilerine sorumluluk yüklediğini bilmesi gerekir.
Her meslek grubu kendi meslektaşlarının gidişatını ,eğilimini bilir.
Örneğin ,bir oto lastik tamircisi arkadaşlarından hangilerinin büyük araçlar,veya iş makinaları yada otomobil lastiği tamirinde yoğunlaştığını bilir.
Şehirdeki eczacılar hangi eczane hangi ilaç depolarıyla çalışıyor,konumu gereği kime daha çok ne tür reçeteler geliyor,ortopedik ve kozmetik ürünleri daha çok kim satıyor bilirler.
Hatta kötü bir alışkanlığımız var,maalesef arkadan arkaya birbirimizin muhasebesini bile yaparız.
Doktorlarda ve hastanelerde de bu durum farklı değil. Velhasılı herkes kim ne yaptığını biliyor.
Bir çok kişinin hastalık bulaşır endişesiyle kovid-19 tanısı konmuş kardeşinden bile selamı sabahı kestiği günlerde o hastanın atıklarını temizleyen sağlık çalışanlarına minnettarlığımızı tekrar tekrar sunmak isterim.
Salgınla birlikte sağlık çalışanlarına özellikle doktorlara olan saygımızın, sevgimizin zirve yaptığı bir dönemde adı
yolsuzluklara,hırsızlıklara karışan yakalandığı hastalıktan dolayı ölümünün kendisine yakın olduğunu bildiği halde bir umuttur deyip kapısına gelen çaresiz insanları dolandıran doktorun elini kolunu sallayarak gezmesi, şu salgın günlerinde canını ortaya koyan doktorlara vefasızlıktır saygısızlıktır.
Basına yansıdığı kadarıyla bilgimiz şu ki, haklarında açılan dava ve soruşturmaların devam ettiği Prof.Dr. Salim Başol Tekin ve dört yada altı eczanenin çaresiz hastaları kullanarak devleti dolandırmalarını ,çete kurup organize bir işin içinde olduklarını yıllardır duyan gören olmamış.!
Aynı çatı altında görev yapan kamu çalışanı ve özlük hakları ve çalışma şartlarından kaynaklı kamu personeli yasa ve yönetmeliklerine tabi olan doktorlar ,asistanlar,hemşireler,başhekim,müdür ve yardımcıları, en önemlisi ikinci kez rektör seçilen sayın ÇOMAKLI hiç mi kulağınıza gelmedi ,hiç mi şüphelenmediniz.?
Sayın ÇOMAKLI yıllara dayalı bu soygunu yargıya ne zaman bildirdiniz?
Soygunun yargıdaki incelenmesi sonucunda çıkan tarihle sizin bu soygunu yargıya intikal ettirdiğiniz tarih arasındaki boşlukta neredeydiniz?
Bu olayın soruşturma süreci hakkında son bir aydır halkı bilgilendirme adına basında herhangi bir habere rastlamadım.
Yüzlerce mağduru ,milyonlarca lira kamu zararının söz konusu olduğu bu olayın haber açısından geçiştirilmemesi ,suçluların gereken cezayı alana kadar takip edilmesi ,kamu vicdanında açtığı hasarı bir nebzede olsa sarması açısından elzemdir.
Hatırlatmakta fayda görüyorum.
Üniversite hastaneleri, faaliyetlerini yürütürken “Yataklı Tedavi Kurumları İşletme Yönetmeliği”ne ek olarak, bazı kurum ve kuruluşlar için çıkarılan kanun ve yönetmelik hükümlerini tabidirler. Bakım, tedavi, hekim-hasta ilişkilerinde diğer hastanelerce uygulanan sağlık mevzuatı hükümleri de aynen uygulanmaktadır.
Üniversite araştırma hastaneleri, “yükseköğretim kurumu” niteliğindedirler. Uygulama ve araştırma merkezi olarak kurulan üniversite araştırma hastaneleri direk rektöre bağlıdır. Dolayısıyla da araştırma hastanelerinin yöneticileri ve kadrosu doğrudan rektör tarafından atanmaktadır.
Atananların bir kısmı 4A Kadrosu yani Devlet memurları kanununa göre çalışırlar ve devlet memuru olarak tanımlanırlar. Bir kısmı ise 4B kadrosu ,bu da Bakanlar kurulunca geçici olarak sözleşme ile çalıştırılmasına karar verilen ve işçi sayılmayan kamu görevlileridir. Kurumun tercihine göre personelle süreli sözleşme yapılıp her yıl veya yeni yönetmelikle 3 yılda bir sözleşme yenilenmektedir.Çalışma şartları 4a kadrosuyla aynı olmakla birlikte, özlük hakları olarak 5510 sayılı sosyal sigortalar kanununa tabi çalışlar.
Ayrıca Sağlık Bakanlığı’na ait kurum ve kuruluşlarla devlet üniversitelerinin ilgili birimlerinin birlikte kullanılması ile işbirliği usül ve esasları hakkındaki yönetmelik 04 Mart 2020 tarihinde resmi gazetede yayımlandı.
Dolayısıyla kamuya ait bir kurumda devletin dolandırılması ve iç içe geçmiş bir çok suçun işlendiği yerde kamu görevlilerinin ve kamu görevi statüsünde çalışanların kurumlarında cereyan eden yolsuzlukları ,suçu kanunen bildirme yükümlülüğü doğuyor.
Türk Ceza Kanununun ilgili maddeleri bu konuda çok açık.
TCK md. 279’a göre kamu görevlisinin suçu bildirmemesi suçunun cezası şu şekildedir:
Sağlık mesleği mensuplarının suçu bildirmemesi suçunun cezası şu şekildedir:
Suç ve ceza bu kadar açıkken kamu vicdanının rahatlatılması adına atılacak adımları dikkatle izlemeye devam edeceğiz.
Erzurum merkezli Türkiye’nin önemli ulaşım firmalarından biri olan Esadaş ile Erzurum Büyükşehir Belediyesi arasında olan petrol istasyonu gerginliği, iki tarafı da hukuksuzluğa itti.
Esadaş sözleşme yaparak kiraladığı petrol istasyonuna yatırım yapıp faaliyetlerini sürdürürken , Büyükşehir Belediyesi’nin söz konusu yeri süresi dolmadan ihaleye çıkarma kararı almasıyla, işletmecinin de bu karara itiraz ederek hakkını hukuk yoluyla araması gerginliği iyice tırmandırdı.
Yerel yönetimlerin yükümlülükleri her ne kadar hukuki olarak tanımlanmış olsa da, yerel yönetimler dendiğinde aklımıza şöyle bir ifade geliyor.
Kendi sınırları içerisinde yaşayan insanların hatta her canlının ihtiyacını karşılamak için sosyal devlet politikalarını hayata geçiren, ekonomik ve kültürel zenginlikleri artırmaya yönelik çalışmalar yapan, hukuka ,ahlaka ve etik kurallara bağlı kamu tüzel kurumlarıdır.
Şehir olarak biz bu tanımın neresindeyiz?
Büyükşehir Belediyesi’nin yaptığı şey, sosyal ve hukuk devleti normlarına aykırı davranarak, devlet aklı ve adabıyla hareket etmemektir.
Mevzuata uygun rutin işinizi keyfi davranışlarınızı örtmek için kullanmanız güven kaybına uğramanıza sebep oldu.
Esnafın ticaretini engellemeniz elini kolunu bağlayıp çaresiz hale sokmanız karşı tarafın hak arama yollarını kapatmanız özel sektörle devleti restleşmeye itip sonunda işi yokuşa süreyim derken yol kestirmeye kadar giden sürece taşıdınız. .
Sayın Sekmen ders vermek, zora sokmak amacıyla giriştiğiniz keyfi uygulamanızı, genişletip bakım onarım işi adı altında haklı zemine oturtma çabanız ne hukukidir ne de kamu etiğine uygundur. Bu tutumunuzla muhatabınız olan Esadaş firmasına hak arama adına şehrin göbeğinde hukuksuzca yol kapattırdınız.
Tabiri caizse koca firmaya eşkiya gibi yol kestirttiniz.
Toplum ,kamu görevlilerinden, idari standartlara duyarlı olmalarını arzu etmektedir.
Bu nedenle kamu görevlileri toplumun güven duygusunu sarsacak olaylara meydan vermemeliler.
Sayın Mehmet Sekmen; konuyla alakalı aşağıda yaptığınız yazılı açıklama sizi sadece kağıt üzerinde kurtarır ama hukuku hiçe saymanız, sizi bu şehrin mahşeri vicdanında yargılamaktan kurtarmaz.
“11 Ağustos tarihinde meydana gelen yoğun yağış nedeniyle Terminal Caddesi’nin bazı noktalarında altyapı çalışması yapılması elzem hale gelmiştir. Su birikintileri ve tahliye çalışması nedeniyle bölgedeki petrol istasyonu önünde ekiplerimiz tarafından kazı yapılmıştır. Ardından söz konusu bölgedeki altyapı sorunu giderilerek ilgili çalışma sonlandırılmıştır. Bu konuya ilişkin ortaya atılan iddialar gerçeği yansıtmamaktadır. Kamuoyuna saygıyla duyurulur.”